1. Anasayfa
  2. /
  3. Genel
  4. /
  5. Riskli Yapı Süreci

Riskli Yapı Süreci

26 Mar, 2024

Bir toplumun kalkınma ve refah düzeyi, yaşam alanlarının güvenliği ile doğrudan ilişkilidir. Modern şehircilik anlayışının temelini oluşturan yapı güvenliği, özellikle doğal afetlere karşı önlem alınmasını zorunlu kılmaktadır. Sel, deprem, heyelan vb. doğal afetler karşısında dayanıksız olan ve bu nedenle yaşayanlar için ciddi can güvenliği riskleri barındıran yapılar, “riskli yapı” olarak nitelendirilmektedir. Bu yapıların belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması süreci, toplumsal güvenliğin sağlanmasında kritik bir öneme sahiptir. 6306 sayılı kanun uyarınca, bu tip yapılardaki risklerin tespiti, yapı malikleri tarafından yapılmalı ve muhtemel bir afet durumunda oluşabilecek zararların önüne geçilmesi için gerekli adımlar atılmalıdır. Riskli yapı süreci, sadece yapıların mevcut durumunun değerlendirilmesiyle sınırlı olmayıp, aynı zamanda afet sonrası yaşanan sorunların kökten çözülmesini de amaçlamaktadır. Bu süreç, toplumu olası bir afetin yıkıcı etkilerinden koruyacak planlamaların yapılmasını ve risk altındaki yapıların güçlendirilmesini veya yeniden inşa edilmesini içerisinde barındırır.

Riskli Yapı Nedir?

Riskli yapılar, ekonomik ömrünü tamamlamış ya da yıkılma ve ağır hasar görme riski taşıdığı teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapılar olarak tanımlanmaktadır. Bu tür yapılar, genellikle insan hayatı ve çevre güvenliği açısından ciddi riskler oluşturabilirler. 
– Yapının ekonomik ömrünü tamamlamış olması dikkate alınarak riskli yapılar belirlenir.
– Yapının yıkıma veya ağır hasar görme riski taşıması durumu göz önünde bulundurularak riskli yapılar belirlenir.
– En az birinin ilmi ve teknik verilere dayanılarak tespit edilmiş olmasıyla bir yapı riskli olarak nitelendirilebilir.
Bu tür yapılar eski ve bakımsız yapılar olarak karşımıza çıkar. Sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun da güvenliğini tehdit edebilecek olan bu yapıların belirlenerek acil önlemlerin alınması, can ve mal kaybının en aza indirilmesi açısından son derece önemlidir. Dolayısıyla, riskli yapıların belirlenmesi ve düzeltilmesi süreci, toplumun genel güvenliği açısından hayati bir öneme sahiptir. 

Riskli Yapı Tespiti Hangi Yapılar Hakkında Yapılır?

 Riskli yapı tespiti, ülkemizde mevcut olan yapısal riskleri belirlemek ve önlem alınması gereken yapıları tespit etmek amacıyla yapılan bir süreçtir. 6306 sayılı kanunun uygulanmasıyla birlikte belirlenen yönetmeliğe göre, bu tespit işlemi belirli şartlara bağlanmıştır. Yönetmelikte, hangi yapılar için riskli yapı tespiti yapılabileceği belirtilmiştir.
– inşaat halinde olup, ikamet edilmeyen yapılar,
– metruk halde bırakılmış yapılar,
– bu tespite konu olmaz.
Yönetmeliğe göre, riskli yapı tespiti sınırlı sayıda yapı tipi için yapılabilmektedir. Bu yapılar, belirlenen kriterler doğrultusunda tespit edilir ve 7/1’de ifade edilen hükümlere göre değerlendirilir. Riskli yapı tespiti sürecinde, yapıların güvenliği ve yapılacak gerekli müdahaleler de belirlenir.
Bu süreç, riskli yapıların önlenmesi ve olası can ve mal kayıplarının minimize edilmesi amacıyla oldukça önemlidir. Özellikle deprem gibi doğal afetlerle sıkça karşılaşan ülkemizde, bu tespitlerin düzenli olarak yapılması hayati önem taşımaktadır.

Riskli Tespit Edilen Yapılar

Riskli tespit edilen yapılar, çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından belirlenerek idareye bildirilmektedir. Yapılan tespit neticesinde riskli olduğu anlaşılan yapılar, tespiti yapan kurum ve kuruluşlar tarafından ilgili yetkililere raporlanmaktadır. Bu kararın alınması halinde idareye bildirim yapılması gerekmektedir.
– İdareler, yapılan tespitleri inceleyerek raporlarda eksik veya yanlış hususlar bulunursa ilgilisine iade edilir.
– Uygun bulunan tespitler tapu müdürlüğüne şerh bildirimi iletilir.
Yapılan riskli tespitler, yapıların güvenliği ve çevre düzeni açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle, tespiti yapan kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli kurum ve yetkililere raporlanması gerekmektedir. Riskli yapıların belirlenmesi, gerekli tedbirlerin alınmasına ve olası tehlikelerin önlenmesine yardımcı olmaktadır.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, riskli yapıların tespit edilmesi ve ilgili idarelere bildirilmesi sürecini titizlikle yürütmektedir. Bu sayede, riskli yapıların güvenliği ve çevre düzeni korunarak olası risklerin en aza indirilmesi hedeflenmektedir.

Riskli Yapı Tespitini Kimler Talep Edebilir?

 Riskli bina tespiti, yapıların olası risklerini belirlemek ve önlem alınması gereken durumları ortaya koymak amacıyla yapılan önemli bir incelemedir. Bu tespitin talep edilmesi ise belirli kurumlar ve kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir. Riskli yapı tespitini kimler talep edebilir, bu konuyu detaylı bir şekilde ele almak gerekir.
– riskli bina tespiti hak ve yetkisi, lehine şerh olan tarafır
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, belediyeler, il özel idareleri veya Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlar, riskli bina tespiti taleplerini karşılayabilecek yetkiye sahip kuruluşlardır. İlgili kişiler, bu kurumlara başvurarak riskli bina tespiti yapılmasını talep edebilir.
Riskli bina tespiti, yapıların güvenliği ve çevresel faktörler göz önünde bulundurularak yapılması gereken önlemlerin belirlenmesine olanak tanır. Bu nedenle, doğru kişi ve kurumlar tarafından talep edilmesi önemlidir. Riskli bina tespiti talepleri, ilgili kurumlar tarafından dikkate alınarak gerekli incelemeler yapılır ve riskli yapılar belirlenir.

Maliklere Tebligat Gönderimi

Tapu müdürlüğü, üzerinde işlem yapılan taşınmaz malların kaydedildiği tapu kütüğüne kaydedilen yapıların riskli olduğunun belirlenmesi durumunda, mal sahiplerine tebligat gönderimi konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu tebligatlar, yapılan belirtmeler doğrultusunda riskli yapı tespitine karşı alınması gereken önlemleri içermekte ve mal sahiplerinin bilgilendirilmesini sağlamaktadır.

Tapu kütüğüne kaydedilen yapıların riskli olduğu belirlendikten sonra, mal sahiplerinin bu durumdan haberdar edilmesi için tebligat işlemi başlatılmaktadır. Tebligatın yapıldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde, riskli yapıya karşı çeşitli tedbirler alınması gerekmektedir. Bu süre içerisinde yapı sahipleri, riskli yapı tespitine karşı tapu müdürlüğüne dilekçe ile itiraz edebilirler.

Aksi takdirde, idare tarafından belirlenen süre içinde yapının yıkılması gerektiği bildirilir ve bu bilgi aynı ve şahsi hak sahiplerine iletildikten sonra ilgili bilgiler müdürlüğe iletilir. Bu önlemler, riskli yapıların potansiyel tehlikelerinden korunmak ve can güvenliğini sağlamak amacıyla alınmaktadır. Bu nedenle, tapu müdürlüğü aracılığıyla yapılan iletişimler, yapı sahipleri ve çevredeki insanların güvenliği için son derece önemlidir.

Riskli Yapı Tespitine İtiraz

Riskli yapı tespitine itiraz, son yıllarda Türkiye’de giderek artan bir konu haline gelmiştir. Özellikle büyük şehirlerde yaşanan deprem riski ve buna bağlı olarak yapılan denetimler, birçok kişiyi tedirgin etmektedir. Ancak, yapılan tespitlerin doğruluğu ve adaleti konusunda çeşitli itirazlar da bulunmaktadır.

Bu itirazlar, genellikle devlet kurumları veya üniversitelerden bildirilen teknik heyetler tarafından incelenerek değerlendirilmektedir. Bu heyetler genellikle dört üyeden oluşmaktadır; ikisi inşaat mühendisi, biri jeoloji veya jeofizik mühendisi, bir diğeri ise bakanlık teşkilatı üyesi olmaktadır. Üç üyenin iştirakı ile yapılan inceleme sonucunda tespit edilen riskli yapılar, daha sonra ilgili mercilere bildirilmekte ve gerekli önlemlerin alınması sağlanmaktadır.

Riskli Yapı Tespitine Karşı Dava Açılması

Riskli yapı tespitine karşı dava açılması konusu, idarenin her türlü işlemlerine karşı vatandaşların yasal haklarını kullanma hakkına işaret eder. 6306 sayılı kanun m.6/9’a göre, riskli yapı tespiti ilişkin kararların idari yargıda iptali mümkündür. Bu nedenle, vatandaşlar tarafından idari işlem tebliğ edildikten sonra yargıda dava açılması yoluna başvurulabilir.

Riskli yapı tespitine karşı dava açılması, idarenin yetkilerine ve eylemlerine karşı hukuki bir mücadelenin önünü açar. Bu süreçte, vatandaşlar idari işlemlerin hukuka uygunluğunu sorgulama hakkına sahiptir. Riskli yapı tespiti kararlarına yönelik dava açma süreci, yurttaşların haklarını koruma ve hukuki sürecin adil işlemesini sağlama amacına hizmet eder.

Karlı yargı yolu açık olan bu süreç, riskli yapı tespitine ilişkin kararların idari yoldan iptali için vatandaşlara olanak tanır. Bu bağlamda, riskli yapı tespitine karşı dava açılması, vatandaşların hukuki haklarını koruma ve idarenin eylem ve işlemlerine karşı yasal yollardan mücadele etme imkanı sunar. 

Riskli Yapıların Yıktırılması

Riskli yapıların yıktırılması, taşınmazlar üzerindeki hakların düzenlenmesi ve sahiplerinin bilgilendirilmesi için önemli bir süreçtir. Tapu kütüğüne kaydedilen taşınmazlar üzerindeki riskli yapıların sahiplerine altmış günden az olmamak şartıyla süre verilir ve yıkım işlemi için gerekli adımlar atılır. Bu süre içerisinde maliklerine gerekli uyarılar yapılır ve yıkımın gerçekleştirilmesi istenir. Riskli yapıların yıktırılması, çevre güvenliği ve kamu düzeni açısından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle yıkım işlemleri titizlikle planlanmalı ve uygulanmalıdır. Tapu kütüğüne kaydedilen taşınmazlar üzerindeki riskli yapılar, yıkılarak tehlikelerin önüne geçilmesi sağlanır. Bu süreç, tüm tarafların güvenliğini ve çıkarlarını korumak amacıyla yürütülmelidir. 

Yapılan Riskli Yapı Yerine Yeni Bina İnşa Edilmesi

Günümüzde, riskli yapıların varlığı toplumun sağlığı ve güvenliği açısından ciddi bir endişe kaynağı oluşturmaktadır. Bu riskli yapılar, deprem veya diğer doğal afetlerde ciddi zararlara neden olabilecek şekilde inşa edilmiş binaları içerir. Bu nedenle, bu tür yapıların yıktırılması ve yerlerine daha güvenli binaların inşa edilmesi kaçınılmaz bir gereklilik haline gelmektedir.

Yapılan riskli yapı yerine yeni bir bina inşa etme süreci, maliklerin sahip oldukları hisse oranında karar verebilecekleri bir süreçtir. Yapı sahibi maliklerin üçte iki çoğunluğunun karar alması durumunda, mevcut yapı yıktırılıp yerine yeni bir bina inşa edilmesi kararı alınabilir. Bu karar alınırken, malikler arasında anlaşma şartlarına uygun şekilde bir teklif sunulmalı ve tüm maliklerin birlikte karar vermesi sağlanmalıdır.
Ancak, karar sürecinde katılmayanlar veya karara karşı çıkanlar da olabilir. Bu durumda, taraflar arasında bir uzlaşma sağlanarak projenin devam etmesi veya iptal edilmesi konusunda ortak bir karar alınmalıdır. Bu süreç, hem maliklerin hem de toplumun güvenliği ve refahı için son derece önemlidir.

Yıkım Sonrası Uygulama

Yıkım Sonrası Uygulama adlı yeni bir konsept, riskli alanlardaki yapıların yıkılmasını ve yeniden inşa edilmesini belirli bir düzen içinde gerçekleştirmeyi amaçlar. Bu uygulama, özellikle riskli olan alanlarda ve rezerv yapı alanlarında yer alan yapıların yönetimini düzenlemeyi hedefler. Yıkılan yapıların yerine ise yeniden yapılaşma süreci başlatılır. Bu süreç, riskli yapılarda anlaşma sağlayan paydaşlara veya yapılan anlaşmaya uyularak üçüncü şahıslara satılabilir.
– Tehlikeli alanlar ve koruma yapı alanlarında belirlenen değer, söz konusu Bakanlık tarafından ödendiği takdirde tapuda devlet adına zorunlu olarak kaydedilecektir.
– Riskli işlemlerde, anlaşma yapılmasını kabul eden diğer paydaşlara veya anlaşmaya uyulacağı garanti edilerek üçüncü taraflara satılacağı bildirilir.
Yıkım Sonrası Uygulama, özellikle adada ve riskli parsellerde bulunan yapılar için önemli bir düzenleme olanak sağlar. Dolayısıyla, riskli bölgelerdeki yapılar, belirli bir aşamada yıkılması koşulu olmaksızın yeniden inşa edilebilir. Bununla birlikte, bu süreçte yapı paydaşlarının belirlenmesi ve onayları da büyük önem taşır. Yıkım Sonrası Uygulama, yapıların güvenliği ve çevre düzenlemesine katkı sağlayarak riskli alanlarda kontrollü bir yapılaşmayı destekler.

Hak Sahiplerine Yapılacak Yardımlar

Kentsel dönüşüm projeleri, afet riski taşıyan yapıların yenilenmesi ve şehirlerin yeniden yapılandırılması süreçlerinde önemli bir adım olarak kabul edilir. Bu süreçler, mevcut yapıların tahliye edilmesi veya yıkılması ihtiyaçlarını beraberinde getirir. Bu bağlamda, hak sahiplerine yapılacak yardımlar, mağduriyetlerin önlenmesi ve sürecin adil bir şekilde ilerlemesi açısından büyük öneme sahiptir. Belirli koşullar altında, anlaşma ile ya da zorunlu tahliye halinde, yapılar yıkılırken veya tahliye edilirken, alandaki maliklere bakanlıkça kararlaştırılacak aylık kira yardımı yapılabilir. Bu yardım, hak sahiplerinin geçici barınma ihtiyaçlarına bir çözüm sunmayı ve kentsel dönüşüm sürecinin sosyal boyutunu güçlendirmeyi amaçlar.
Tahliye veya yıkım tarihinden itibaren hak sahipleri için belirlenen kira yardımı, sürecin adil ve sürdürülebilir bir şekilde ilerlemesine yardımcı olan kritik bir adımdır. Bu yardımların yapılması süreci, belirli kriterlere ve usullere tabidir, örneğin:
– Başvurunun gerçekleştirilmesi, tahliye edilen tarihten itibaren bir yıl içerisinde veya tehlike arz eden yapıların yıkılmasından sonra en az üç ay geçmiş olması koşuluyla yapılmalıdır. Belirtilen süre zarfına riayet edilmesi, işleyişin düzenli ve adaletli bir şekilde yürütülmesini temin eder.
– Müdürlük ile belediye idaresi, A.R.A.A.D. bilgi yönetim sistemi aracılığıyla kira destek başvurularını kaydedeceklerdir. Bu önlem, başvuruların elektronik ortamda izlenmesini ve süreçlerin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla zorunludur.
– Konut veya iş yerinin sahipleri, Bakanlık tarafından belirlenen miktar üzerinden 18 ay süresince kiraya destek sağlayacaklardır.

Satış ve Uygulama İşlemleri

Satış ve uygulama işlemleri, özellikle hisse sahibi olan paydaşlar arasında önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle arsa gibi ortak mülkiyete sahip olan malikler arasında en az üçte ikisinin katılımıyla alınan karara dayalı olarak gerçekleştirilen satış işlemleri, 6306 sayılı Kanun’un 15/A maddesine göre yasal olarak düzenlenmektedir. Bu süreçte çoğunluğu oluşturan hissedarlar arasında herhangi bir anlaşmazlık durumunda, alınan kararın hukuki olarak geçerli olabilmesi için en az üçte ikilik bir oy oranı gerekmektedir.

Satış işlemi, hisselere düşen paylara göre gerçekleştirilir ve bu sürecin doğru bir şekilde yönetilmesi için ilgili müdürlük veya yetkilendirilmiş kişiler tarafından takip edilir. Bu süreçte katılmayan hissedarlar, alınan karara uymakla yükümlüdürler veya karşı çıkabilecekleri yasal yollara başvurabilirler. 

Şunları da beğenebilirsiniz